TÜBİTAK Bülten / Sayı 158 - Şubat 2015 - page 19

19
TÜBİTAK
T ü r k i y e B i l i m s e l v e T e k n o l o j i k A r a ş t ı r m a K u r u m u
liz’i bir de İnalcık’ı seçtiklerini söyleyen Prof. Dr. Halil İnalcık,
“Şimdi ben şunu söylüyorum. Bir Osmanlı tarihi yazmak için
en az beş dil bilmeniz lazım. Bu durumu aşmam gerekiyor-
du. Önümde bir dağ. Bu dağı tırmanmam lazım. Fransızcam
daha 17 yaşında iken vardı. İngilizce’yi sonradan Dil-Tarih’te
öğrendim. Anladım ki Arapça ve Farsça öğrenmeden fer-
manları hakkıyla tahlil edemezsiniz. Almanca’yı okuyabi-
lirim. Bu 5 dili öğrenmediğiniz sürece orijinal bir çalışma
yapamazsınız. Bizim ulemamız Farsça ve Arapça yazmıştır”
ifadelerini kullandı. Divanda Rum mütercimlerin bulundu-
ğunu, baş tercümanın bir Rum olduğunu kaydeden Halil
İnalcık, Osmanlıca hakkında da çarpıcı bilgiler verdi: “Şimdi
Osmanlıca ile ilgili olarak tartışmalar var. Aslı şudur; Osmanlı
devrinde Türkçe birkaç şekilde tefsir edilmiştir. Halkın konuş-
tuğu bir Osmanlıca vardır. Bu Osmanlıca ile yazılmış eserler
vardır. Muhammediye bunlardan birisidir. Bugün köylerde
bile Muhammediye, köşede durur. Muhammediye’yi yazan
adam, halkın anlayacağı bir Türkçe ile yazmıştır. İmam okur,
köylü dinler, herkes anlardı. Bu Osmanlıca, halkın kullandı-
ğı dildir. Yine Envâru'l-Âşıkîn, halk için yazılmış din kitabıdır.
Yine tefsirler yazılmıştır. Kur’an ve İslamiyet dolayısıyla çalış-
malarda Arapça, Farsça kelimeler var. Ama halk benimsemiş-
tir. Meşrutiyet devrinde edipler tarafından tefsir edildi. Bu dil
tam manasıyla Osmanlıca değildir, Türkçedir. Bu gelişmiş bir
dildir. Ömer Seyfettin, Peyami Safa gibi edipler bu dili kul-
lanmışlardır. Bir de bazı kelimeler vardır ki, Arapça olmasına
rağmen kendine has bir anlamı vardır. Örnek vermek ge-
rekirse ricat kelimesi. Arapça manası başkadır, Türkçe’deki
manası başkadır. Bir de reddetmemiz gereken ve Divan’da
kullanılan Osmanlıca var. Bu Osmanlıca, Farsça ağırlıklıdır.
Bu Osmanlıca’yı halk anlamaz. Divan dilini Osmanlıca diye
kabul edemezsiniz” şeklinde konuştu.
“Dilimiz, kargaşa içinde ifade kabiliyetini kaybetmiştir”
Cumhuriyet zamanında sırf Türk kaynaklarından üretilmiş
yeni bir dil, aşırı milliyetçi bir dil oluşturulmaya çalışıldığını
ve bir kültür kopukluğu oluştuğunu sözlerine ekleyen Prof.
Dr. Halil İnalcık, “Osmanlıca’daki Arapça ve Farsça kelimeleri
atıp, tamamen Türkçe köklerden yeni bir dil yaratıyoruz. Bu
suni bir dildi. Fakat bu da mektepler aracılığıyla öğrenildi. Bu
yeni nesle mal olmuştur. Mektep yoluyla münevverlere in-
tikal etti. Bir dil kargaşası içerisindeyiz. Asıl olan dilin kendi
tekâmülüdür. Bir uzuv gibidir. Kesip atamazsınız. Çok karışık
bir meseledir. Şimdi aydın kesimi bazı kelimeleri, eski dilde
kullanamadığı için batılı dillerde kullanıyor. Dilimiz, kargaşa
içerisinde ifade kabiliyetini kaybetmiştir. Başka başka diller
konuşan nesiller var. Çocuğun konuştuğu dille, benim ko-
nuştuğum dil farklıdır. Osmanlıca dil meselesi son zamanda
ortaya atıldı, siyasi bir konum aldı. Bir tarihçi olarak, bir aydın
olarak benim fikrim budur” dedi.
Prof. Dr. Halil İnalcık, Osmanlı Beyliği'nin devlet statüsünü 1302 yılında Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Bafeus Savaşı'yla kazandığını
bu tarihin de 27 Temmuz 1302 olduğunu sözlerine ekledi.
1...,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18 20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,...40
Powered by FlippingBook