Prof. Dr. Mehmet Çelik: “KATMA DEĞERİ YÜKSEK, TEKNOLOJİK ÜRÜNLER ÜRETMELİYİZ”

-A +A

MÜSİAD Konya Şubesi tarafından düzenlenen Cuma Konferanslarında konuşan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Çelik, “Türkiye artık katma değeri yüksek, teknolojik ürünler üretmeli” dedi.

Prof. Dr. Mehmet Çelik katılımcılara yaptığı sunum eşliğinde Girişimcilik, Yenilik, Kümelenme ve TEYDEB Destekleri konularında ayrıntılı bilgiler verdi. Konferansa KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade, Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Önder Kutlu, Mevlana Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Ahmet Akman’ın yanı sıra MÜSİAD üyeleri, Genç MÜSİAD üyeleri ve çok sayıda davetli katıldı.

Konferansın açılış konuşmasını yapan MÜSİAD Konya Şube Başkanı Dr. Lütfi Şimşek, “Ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda her vatandaşımıza ve her kurumumuza büyük görevler düşüyor. Millet olarak her alanda yapmamız gereken çok iş, almamız gereken çok mesafe var. Ülkemizin bu hedefleri doğrultusunda çalışan ve taşıyıcı rol üstlenen kurumlar var. Bu kurumların başında ise TÜBİTAK gelmektedir. Çünkü bir toplumu ayakta tutan ve geliştiren en önemli faktör o ülkenin bilim ve teknoloji alanda yapmış olduğu çalışmalardır. Bu konuda TÜBİTAK özellikle son yıllarda önemli çalışmalara ve yeniliklere imza atıyor. Bizler de bu hafta kurumun çalışmaları ve destekleri hakkında bilgiler almak istedik” dedi.

Toplumun, yeni fikirlere açık olmasının, risk alıp başarısız olanlara tolerans göstermesinin, bir başka deyişle toplumda girişimciliği onaylayan bir kültürün olmasının, yeni ve yaratıcı fikirleri olanlar için olmazsa olmaz bir ihtiyaç olduğunu ifade eden TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Çelik, “başarılı girişimci rol modellerinin varlığı da olumlu bir kültürel iklim oluşturarak girişimciliğin yeşereceği ekosisteme hayat verecektir. Yine; girişimciliğin sürekliliğini sağlamak için, kültürel iklimle beraber, mentorlük ve danışmanlık hizmetleri gibi destekleyici yapıların yaygınlığı, etkinliği de çok önemlidir. Üniversitelerin ve genel olarak eğitim sisteminin girişimciliği ve inovasyonu özendirici, motive edici ve hazırlayıcı programları sayesinde ancak ihtiyaç duyulan insan kaynağı ve işgücü yetişebilecek, gelişebilecektir. Son olarak da, büyük yerel ve küresel pazarlara büyük şirketlerin ve devletin tedarik zincirleri kanalıyla erişilebilir olması gerekmektedir” dedi. Prof. Dr. Çelik konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ülkemizde girişimciliğe uygun bir atmosfer olduğundan söz edebiliriz. Girişimcilik için genç bir nüfusa sahip olmak önemli bir avantajdır. Bu genç nüfusta da girişimci olmayı isteyenler, gelişmiş ülkelere göre çok daha fazladır. Bu güçlü talep özellikle son yıllarda sayıları hızla artan finans desteği ile de teşvik edilmektedir.

Forbes dergisi dünyanın en değerli 20 firmasının 11’inin teknoloji firması olduğunu açıklamıştır. Teknoloji tabanlı girişimciliğin yarattığı katma değerin ne denli büyük olduğunu zaten son yıllarda günlük hayatımıza hızla giren yeni ürünlerle bizzat tanık olmaktayız. Teknoloji tabanlı girişimcilik için politika, altyapı, mevzuat, mentorlük, eğitim gibi unsurları aktif biçimde canlı tutan bir ekosistemin varlığına olan ihtiyacımız her geçen gün artmaktadır. 

TÜBİTAK bir süreden beri teknoloji tabanlı girişimciliği pek çok yönüyle destekliyor ve sözünü ettiğimiz ekosisteme katkı sağlamaya çalışıyor. TÜBİTAK bünyesi içinde TEYDEB gerek iş fikrinden ticarileşmeye giden yolda bireysel girişimcilere verdiği desteklerle, gerek girişimci adaylarına yönelik sertifika programları hazırlayıp uygulaması için üniversitelere verdiği desteklerle gerekse de teknoloji tabanlı başlangıç firmalarına fon sağlayacak girişim sermayesi fonlarına yönelik destek programlarıyla çok somut ve etkili yöntemler uygulamaya çalışmaktadır.”

İnovasyon sisteminin parçası olarak kamu fon sağlayıcı kuruluşlarının ülkemizde sağladığı desteklerin temelde iki başlık altında ele alındığına dikkat çeken TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Çelik, “Bunlar Ar-Ge faaliyetlerine yönelik vergi ve teşvikler ile projelere sağlanan fon destekleridir. Özel sektöre yönelik vergi indirimi, istisnası ve teşviklerinde Ar-Ge Kanunu olarak anılan 5746 sayılı Kanun ön plandadır. Bunun yanı sıra Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu da özellikle üniversite-sanayi işbirliği ve üniversite kökenli inovasyon ve girişimciliği teşvik ederek her gün sayısı artan teknopark ve teknokentlerin oluşumuna imkân vermektedir. Proje desteklerinde ise TÜBİTAK ile birlikte başı çeken kurumlarımız, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, KOSGEB ve Kalkınma Ajanslarıdır. Bunlara ek olarak Avrupa Birliği programları da gerek firmalarımıza gerekse akademik araştırmacılarımıza önemli imkânlar sunmaktadır” diye konuştu.

TÜBİTAK’ın, ulusal destekleri kapsamında, özellikle son 3 yılda özel sektöre yönelik desteklerini hem çok çeşitlendirdiğini hem de finansman boyutunu iyileştirdiği aktaran Prof. Dr. Mehmet Çelik, “Desteklerin sadece finansmana yönelik olmaması gerektiği değerlendirildi ve çeşitli danışmanlık, rehberlik, mentörlük mekanizmaları geliştirildi. TEYDEB destek programlarına inovasyon sistemi merceğinden baktığımızda bu programların sadece kamu destekleri olarak sanayi sistemini güçlendirmekle kalmadığını görürüz. Aynı zamanda sistemin diğer boyutlarına da katkı vermektedirler. Örneğin, 1601 programı kapsamında açılan Mentorlük Çağrısı, 1513 TTO Destek Programı aracı aktörleri desteklemekte, 1601 programı kapsamında açılan Üniversitelerde Girişimcilik Sertifika Programı çerçeve şartlarına katkı sağlamakta, 1602 Patent Destek Programı ise altyapıyı desteklemektedir” şeklinde konuştu.

Günümüzde firmaların Ar-Ge’yi kendi laboratuvarlarında gizlilik içinde yürüttükleri bir sistemden, aktif olarak başkalarıyla işbirlikleri aradıkları açık inovasyon sistemine yöneldiklerinin altını çizen TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Çelik, “Yenilik kümeleri, Ar-Ge yoğunluğu olan yenilikçi firmaların, “aralarındaki etkileşimi, birbirlerinden öğrenme sürecini, ortak çalışma ve işbirliği kurmayı artırarak, küme dışındakilere rekabetçi üstünlük sağlamak için” belirli bir yerleşim bölgesinde bir araya gelmesi olarak tarif edilebilir.  Bu firmalar, küme içinde, hem birbirleri ile hem de bilgi üreten kurumlar ve müşterileri ile aracıları da kullanarak sürekli ve aktif bağ kurmaktadırlar” dedi. Prof. Dr. Mehmet Çelik konuşmasının son kısmında şunları söyledi:

“Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerdeki teknoloji yoğunluğunun düşük olduğu ve önemli bir problem olan cari açığın kapanmasında yüksek teknolojili ürünlerin ihracından elde edilen gelirin artması gerektiği malumunuzdur.

Ar-Ge çalışmaları için temel bir unsur olan insan kaynağı alanında da Tam Zaman Eşdeğer Araştırmacı sayımız sürekli artmakla birlikte 2023 hedefi için yine çok büyük hamleler yapılması gerekecektir. Ar-Ge ve yeniliğin ulusal ekonomi için önemi, ekonominin can damarı firmalarımız için de geçerlidir. Ar-Ge ve yeniliğin ne denli önemli olduğunu çok basit olarak yüksek teknolojili ürünlerin kilogram değerlerine bakarak görebilmekteyiz.

Sonuç olarak, yenilik, girişimcilik ve kümelenme alanlarında sistemsel yaklaşım temelinde resmin tümü görülmeli ve birbirini besleyen, destekleyen öğeler arasındaki ilişkiler güçlendirilmelidir. Kurumlarıyla, aktörleriyle, mekanizmalarıyla işleyen, çarkları dönen bir Yenilik ve Girişimcilik Ekosistemi ancak; Türkiye’nin kilit teknolojilerde hakimiyet sağlamaya başlamasını, ileri teknoloji içeriği olan ürünler geliştirip üretmesini ve sonuç olarak cari açığın kapatılarak, 2023’de dünyanın ilk 10 ekonomisine girebilmenin kriteri olarak ortaya konan 500 milyar dolar ihracat değerine ulaşılmasını sağlayabilir.”

Konferans, soru-cevap bölümü ve MÜSİAD Konya Şube Başkanı Dr. Lütfi Şimşek’in günün anısına Prof. Dr. Mehmet Çelik’e hediye takdimi ile son buldu.  

01.03.2016