Başbakan Davutoğlu Bilim İnsanlarıyla Buluştu

-A +A

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yurtdışındaki Türk Bilim İnsanları 3. Kurultayı"na katılan Türk bilim insanlarıyla Başbakanlık Dolmabahçe Ofisi'nde bir araya geldi.

Davete Başbakan Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Recep Akdağ, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ve TÜBİTAK Başkanı Ahmet Arif Ergin'in yanı sıra yurt dışında akademik çalışmalarına devam eden 52 bilim insanı katıldı.

"Yurtdışındaki Türk Bilim İnsanları 3. Kurultayı"na katılan Türk bilim insanlarıyla Başbakanlık Dolmabahçe Ofisi'nde bir araya gelen Davutoğlu, bilimsel gelişmeler ve bilim paradigmalarındaki değişimlerin merkezlerinin, bir sonraki nesilde siyasal çekim alanlarının, siyasal hakimiyet alanlarının merkezi haline dönüştüğünü, bilimsel merkez halinde kaldıkça da siyasal hakimiyet alanlarının yükselişe devam ettiğini anlattı.

Fikir özgürlüğünü sağlayacak zemini oluşturma görevleri bulunduğunu ifade eden Davutoğlu, "Ben size şunu taahhüt ediyorum, etmemin de bu görevde bulunmamın bir gereği olduğuna tam anlamıyla inanarak ediyorum. Türkiye'de fikir özgürlüğü mutlak anlamda hayata geçirilecektir. Bizim dönemde büyük ölçüde geçirildi ama fikir özgürlüğü anlamında karşılaşacağınız herhangi bir zorluk olursa, bunun siyasi sorumluluğu bizim üzerimizdedir" diye konuştu.

Davutoğlu, 28 Şubat sonrasına çok sayıda bilim adamının Türkiye'den kaçtığını dile getirerek, "Yurtdışından döndüğümde 28 Şubat şartları dolayısıyla, beni davet eden üniversiteler bile beni almaktan çekindiler. Üniversitede görev yaparken bir gazetede yazdığım bir köşe yazısı dolayısıyla ertesi gün o günkü siyasi otoritelerden 'Köşesini yazmayı bıraksa ya da biraz dikkatli yazsa' denildiğinde, o zaman bana bu mesajı iletenlere 'Gün bugündür, konuşma günü. Ne yazmayı bırakırım ki kitap çalışmam dolayısıyla ara vermeyi düşünüyordum, ne de fikrimi ifade ederken zihnimde herhangi bir süzgeç kondururum' dedim" diye konuştu.

2002'den itibaren gerçekleştirmek istedikleri en önemli hedefin, Türkiye'yi demokrasiyle bilimsel gelişmenin bir arada gerçekleştiği bir siyasal, hukuki ortama kavuşturmak olduğunu aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:

"O günden bugüne de çok büyük bir gayret içinde onu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Etrafımızda ateş çemberi, sınırlarımızın etrafında terör tehdidi, otoriter, diktatör rejimlerin tehdidi, hepsi var. Buna rağmen Türkiye'yi bir istikrar adası ve demokrasiyi yaşayan, demokrasiden fedakarlık etmeyecek bir toplumsal ortamı sağlamaya çalışıyoruz. Bundan da taviz vermeyeceğiz. Evet, terörle mücadele edeceğiz, ama terörle mücadele ederken, Mardin'de, ilerde bir Aziz Sancar olacak olan o küçük çocukları şefkatle bağrımıza basacağız. Doğu veya batı, kuzey veya güney, hiçbir yer devletin özgürlükçü atmosferinden ve şefkatinden uzak olmayacak."

12 yılda geldiğimiz yeri doğru tespit etmek ve hakkını vermekle birlikte bir bilim adamı olarak sorarsanız 'Olmamız gereken yerde miyiz?', Hayır. Yine sorarsanız 'Kalitemiz istediğimiz düzeyde mi?', Hayır. Onun için yeni kalite kurulu oluşturuyoruz. Yükseköğretimde de ciddi reformlara ihtiyacımız var hala. Ama şunu başardık. 2001'de Türkiye'de bilim adamları yurtdışına gitmeye, bir an önce yurtdışına ulaşmaya ve daha özgür ortamda, daha rahat imkânlarla bilimsel çalışmalarını yürütmeye çalışırken, şimdi Türkiye'den bilim adamı kaçışı, bir proje bazında gidişi kaçış olarak görmüyorum. Gidecek, tekrar dönecek, evrensel ve küresel bilgi birikimiyle tanışacak, dönecek. Onlar olması gereken. Fakat Türkiye'deki baskılar veya demokrasinin eksikliği dolayısıyla gidişler ya da imkan eksikliği dolayısıyla gidişlerde ciddi azalma olduğu gibi, durduğu gibi, geri dönüşlerde de büyük bir ivme görüyoruz. Ülkemize dönen bilim adamlarının sayısında çok ciddi artışlar var."

"Ne istiyorsanız, imkanlarımızı sonuna kadar zorlayacağız"

Eğer Türkiye, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girecekse, bunun olmazsa olmaz şartının bilim insanlarının yönlerini Türkiye'ye dönmesi olduğunu belirten Davutoğlu, salondaki bilim insanlarına şöyle seslendi:

"Bizim görevimiz sizlere bu imkânı sağlamak. Bizim görevimiz sadece sizlere değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına değil, Avrupalı, Amerikalı, Ortadoğu'da kriz yaşanan bölgelerdeki önemli bilim insanlarının da mesela Ukrayna'dan da 'Ben Türkiye'ye gidersem imkân bulabilirim ve orada bu hedeflere ulaşabilirim' diyerek, yönlerini buraya dönmesini sağlamak. En iyi doktorların, en iyi fizikçilerin, en iyi iletişim teknolojisi, nanoteknoloji uzmanlarının ülkemize doğru yönlerini dönmesini gerçekleştirmemiz lazım. Yani 28 Şubat'ta kaçanların gidişini 13 yılda durdurduk, yeni bir akademik nesil yetiştirmeye çalışıyoruz. Şimdiki hedefimiz, 64. Hükümetin Başbakanı olarak sizlere hitap ediyorum. Size bir çağrıda bulunmak için buradayım. Sizin bilginizi, tecrübenizi Türkiye'ye aktaracağınız her faaliyette yanınızdayız. Ne istiyorsanız, imkânlarımızı sonuna kadar zorlayacağız."

Davutoğlu, yurtdışında yaşayan bilim insanlarının ya da yurtdışındaki yabancı bilim adamlarının Türkiye'ye gelişinin yabancı yatırımların getireceği fonlar kadar önemli olduğunu vurgulayarak, "Yabancı bir finans kaynağı yarın dönebilir ama buraya aktarılan bilgi bir daha geri dönmez. O bilgi para üretebilir ama gelen finans bilgi üretir mi ondan emin olamayız. Bugün iyi kur şartlarında gelir, yarın kur değişirse gider ama buraya gelen bir bilgi bir tohum gibi ekilir" dedi.

Bilim insanlarından bilgi ve tecrübe birikimlerini Türkiye'ye aktarmalarını isteyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza, YÖK Başkanımıza, ilgili bütün arkadaşlara da önünüzde siyasal anlamda perspektifimizi ve talimatımızı veriyorum. Sizlerin getireceği her bilgi ve tecrübe için ne masraf gerekiyorsa yaparız. Fatih Sultan Mehmet'in 'Bir bilim adamı taşıyan atın attığı her adıma altın veririm' demesi gibi ne olursa olsun yapmaya hazırız. Yeter ki yurtdışında ürettiğiniz her bilgiyi bize aktarın, oradaki ufku yansıtın. Yanlış gördüğünüz şeyleri hiç düşünmeden söyleyin. Bir fikir varsa doğrudan bana yazın. Bunun için herhangi bir randevu almaya, herhangi bir özel kalemden geçmeye gerek yok. Muhatabınız doğrudan benim. Sizlerden gelen mesaj itibariyle muhatabınız olarak, bir meslektaşınız olarak muhatap olacağım sadece Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak değil. Kendi meslektaşınıza nasıl ulaşıyorsanız bana da ulaşacaksınız."



01.02.2016