TÜBİTAK Bülten / Sayı 169 - Ocak 2016 - page 21

21
TÜBİTAK
T ü r k i y e B i l i m s e l v e T e k n o l o j i k A r a ş t ı r m a K u r u m u
nusundaki öncü çalışmalarıma başladım. Birkaç yıl içinde
konumun çığır açan nitelikte yeniliği ve özelliğinin sonucu
olarak pek çok değişik kaynaklardan aldığım proje ödülleri
ile başkanlığını yaptığım büyük bir ‘Aşı’ grubu oluşturdum.
Böylelikle Aston Üniversitesi Eczacılık Fakültesi dünya atla-
sı üzerine konulmuş oldu.” İlk kez vücuda verilen aşı mole-
küllerinin yaratacağı immun cevabın aşıyı taşıyan yapının
(büyüklük, sertlik, yumuşaklık, sulu ortamla uyumluluk gibi)
fiziko-kimyasal özellikleri ile değişebileceğini gösteren Prof.
Alpar, bu çalışmasıyla formülasyon teknolojisi/mühendisli-
ğinin önemini ortaya koyduğunu belirtti.
2001 yılında doktorasını yaptığı ‘UCL School of Pharma-
cy’ eczacılık okuluna CDDR Aşı Araştırma Merkezi’ni kurmak
üzere profesör olarak davet edilen Prof. Alpar, Londra’da
aşı-nanoteknolojisini endüstriye geçmeye uygun hale ge-
tirecek ilaç üretme teknoloji ve mühendisliğinin pilot çalış-
malarını yapmaya yönelik ‘SCF’ süperkritikal-sıvı teknolojisi,
liyofilizasyon teknolojisi ve orta basınçlı homojenitör tekno-
lojisi ile mikro ve nano partikülleri aşı taşıyıcı olarak üretme-
ye başladı. “Londra, CDDR-Aşı Merkezi’nde yine ufukta o za-
man yeni beliren, hastaya tedavi için verilmesi çok zor olan
siRNA’nın nanoteknolojik preparatlar halinde başarılı bir
şekilde verilmesinde de öncülük yapacak çalışmalar başlat-
tım. Hazırladığımız aşı preparatlarının fareleri, bir tek nasal
yol uygulaması ile bile maruz bırakıldıkları, antrax, botulism
ve veba yapan gibi biyolojik silah olarak kullanılan organiz-
malardan yüzde yüz koruduklarını tekrar tekrar gösterdik”
diyen Prof. Alpar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hayvan sağlığı
konusunda da ‘Blue Tongue – Koyunda Mavi Dil’ ve ‘Strang-
les – Atı Boğan’ hastalıklarında da söz konusu hayvanları bu
öldürücü hastalıklardan koruyan iğnesiz ve nanoteknolojiye
dayalı aşı şekilleri de hazırladım.”
“Bilim İnsanı Olmaya Nasıl Karar Verdim ?”
Prof. Alpar, bilime ve bilim insanı olmaya nasıl yöneldiğini
şu sözlerle ifade ediyor:
“Özellikle babam eğitime, sağlığa ve kültüre çok önem ve-
ren bir kişiydi. Çocukluk çağlarım boyunca, küçük yaşımdan
itibaren, sürekli etrafımla ilgilenir, gözlemler ve sürekli so-
rular sorardım. Hep bir şeyler bulmak, icatlar yapmak ister-
dim. Öğrenim hayatım boyunca sınıflarımı hep birincilikle
bitirdim. Bütün konulara son derece ilgim vardı. Hem tüm
fen hem de edebiyat derslerini çok seviyordum. Edebiyatı
tercih edersem fen konularında ilerleyemeyeceğimi öngö-
rerek fen bölümünü seçtim, böylelikle edebiyattan da kendi
çabalarımla uzak kalmayacaktım ve kalmadım da. Hayatım
boyunca resim yapma, opera, felsefe konularındaki seminer
ve uygulamalı söyleşilere katılmak da ilgi alanlarımın arasın-
da yer aldı.”
TÜBİTAK ödülüne layık görülmekten dolayı çok gururlan-
dığını ve sevindiğini belirten Prof. Alpar,“Bilime adanmış ha-
yatım boyunca ülkemden gelen bu ödül benim için her şey-
den daha önemli ve anlamlı oldu. Babamın hayatta olmasını
ve bu ödülü babamla paylaşmayı çok arzu ederdim” dedi.
Bilim İnsanı Olmak İsteyen Gençlere Önerileri
Prof. Dr. Hazire Oya Alpar, bilim insanı olmak isteyen genç-
lere şu önerilerde bulundu:
“Bilim insanı olmak isteyen gençlere önerim gözlemek ve
okumak. Her şeyi gözlemek ve okumak. Gelişmeleri doğru
yorumlayabilmek için bilgi birikimlerini devamlı arttırmak,
laboratuvardan çıkmadan deney süreçlerini adım adım ta-
kip etmek; çünkü bizzat gözlemlemek ve çalışmak buluş
yaratmaktaki en önemli unsurların başında gelir. Bana göre,
her çalışmaya baştan sorgulayarak yaklaşabilmek, olanla
yetinmeyip hep daha yenisine, iyisine erişme çabasını gös-
termek yaratıcı bir bilim insanı olmanın önkoşullarındandır.
İlginç olan bir nokta, tamamen kendi kendimi yetiştirmiş
olmam; amacım bunun gençlere ilham kaynağı olabilmesi.”
1...,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20 22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,...40
Powered by FlippingBook