TÜBİTAK Bilim Ödülü Sahibi Prof. Dr. K. Arzum Erdem Gürsan İle Söyleşi

-A +A

Prof. Dr. Kadriye Arzum Erdem Gürsan

1972 yılında İzmir’de doğdu. 1989’da İzmir Karataş Lisesi’nden mezun oldu. 1993 yılında Eczacılık Fakültesinden üçüncülükle mezun oldu. 1993-1996 yılları arasında yüksek lisans ve 1996-2000 yılları arasında doktorasını aynı fakültenin Analitik Kimya Anabilim dalında tamamladı. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü Analitik Kimya Anabilim Dalı'nda 1994-2000 yılları arasında araştırma görevlisi, 2000-2003 yılları arasında yardımcı doçent, 2003-2009 yılları arasında doçent olarak görev yaptı. 2009’da profesör unvanı aldı. Halen aynı anabilim dalında profesör olarak çalışıyor. Evli ve bir çocuk sahibi. İleri düzeyde İngilizce ve orta düzeyde İspanyolca biliyor.  

Bilimsel Çalışmaları

Bilimsel araştırmalarını "İlaç-DNA etkileşimleri, aptamer-protein etkileşimleri, kalıtımsal ve bulaşıcı hastalıklara dayalı dizi seçimli nükleik asit hibridizasyonu ve biyobelirteçlerin tayinine yönelik "kullan-at" prensibi ile çalışan yeni nesil biyosensör/ aptasensör teknolojilerinin tekli ve çoklu ölçüme dayalı geliştirilmesi ve uygulamaları" konularında yürüten Prof. Dr. Kadriye Arzum Erdem Gürsan, çalışmalarında manyetik partiküller, karbon nanotüpler, grafen, nanoçubuklar, nanokablolar, nanopartiküller, dendrimerler, iletken polimerler ve biyopolimerlere  dayalı elektrokimyasal biyosensörlerin geliştirilmesini hedefliyor.

Nanoteknolojik ürünlere dayalı kullan-at tipi elektrokimyasal ölçüm cihazları geliştirerek, bazı kalıtsal ve bulaşıcı hastalıklar (Meme kanseri mutasyonu (BRCA 1), Faktör-V Leiden mutasyonu ve Hepatit B tayini gibi), gıda patojenleri, çevresel riskler ve biyolojik tehditlerin tayinini hedefleyen Prof. Gürsan, “Örneğin, gıda sektöründe Salmonella spp., E. coli gibi patojenlerin tespitinde, ya da Çölyak hastalarının diyetinde istenmeyen "Gluten" gibi bazı türlerin tayininde ya da  Benzo[a]piren ve estron gibi çevreyi kirleten kimyasalların tespitinde biyosensörlerinde kullanımına yönelik çalışmalarımız mevcuttur. Bunların hasta başında veya sahada hemen analize uygulanabilecek şekilde minyatürize edilmesi ve kullan-at şeklinde kitlerle sisteme entegrasyonu için çalışmaktayız ” diyor.

2002-2014 yılları arasında Çek Cumhuriyeti, İspanya, Almanya, Portekiz, İtalya ve Kuzey İrlanda-İngiltere gibi ülkelerin çeşitli üniversite ve araştırma merkezleri’ne misafir araştırmacı olarak davet edilen ve uzmanlık alanına yönelik proje çalışmalarına katılan Prof. Gürsan, bu kapsamda, 2005 yılında, Kuzey İrlanda Biyomühendislik Araştırma Merkezi’nde (NIBEC) Royal Society (RS) destekli “Study of DNA Linked Carbon Nanotube Networks for Advanced Genetic Testing” başlıklı proje çalışmalarını ve Almanya’da Saarland Üniversitesi, Leibniz-Yeni Materyaller Enstitüsü’nde, Alman Bilim Vakfı kaynaklı “Interface Controlled Materials” (SFB-277) başlıklı araştırma proje çalışmalarını tamamladı.

TÜBİTAK Desteğiyle Yaptığı Bilimsel Çalışmalar

1997 yılında, TÜBİTAK Yurtdışı Bilimsel etkinliklere katılma destek programından yararlanarak bir ay süreyle Universite Libre de Bruxelles Faculte et de Pharmacie–Brüksel’de (Belçika) Prof. Dr. Jean-Michel Kauffmann'ın laboratuvarında yürütülen enzime dayalı elektrokimyasal biyosensörlerin ilaç analizlerine yönelik araştırma çalışmalarına katılan Prof. Gürsan, 1999 yılında doktora bursiyeri olduğu TÜBİTAK-Münir Birsel Vakfı’ndan destek almaya hak kazanarak 2,5 ay süreyle Çek  Cumhuriyeti-"Institute of Biophysics, The Academy of Sciences of the Czech Republic, BRNO,  Çek Cumhuriyeti’nde Prof. Emil Palecek'in laboratuarında yürütülen elektrokimyasal DNA sensörlerin antikanser ilaç-DNA etkileşmesine yönelik uygulamaları konulu araştırma çalışmalarına katıldı.

1 Kasım 2000-1 Ekim 2001 tarihleri arasında TÜBİTAK-NATO B1 Programından Yurtdışı Doktora sonrası araştırma bursu kazanarak “New Mexico State Üniversitesi, Kimya ve Biyokimya Bölümü, Las Cruces, Amerika Birleşik Devletleri’nde Prof. Dr. Joseph Wang’in “Senso-chip Laboratuvarı”nda nanopartiküller ve manyetik partiküllere dayalı nükleik asit analizlerine yönelik elektrokimyasal sensör teknolojisinin geliştirilmesi konulu araştırma çalışmalarına katıldı.

“Bilim İnsanı Olmaya Nasıl Karar Verdim ?”

1989 yılında Eczacılık Fakültesi'nde eğitime başladıktan sonra "Akademisyen Eczacı" kavramı ile tanıştığını söyleyen Prof. Gürsan, bilim insanı olmaya karar vermesini şu sözlerle ifade ediyor: “Beni bilim insanı olmaya yönlendirenler arasında, şüphesiz eğitimimizde bilim insanı çizgisiyle rol model olan değerli hocalarımızın katkısı büyüktür. Zamanla araştırma yapmak, bilimde yeni birşeyler keşfetmek duygusunun bendeki anlamını ve hayatımdaki önemini, fakültede öğrenci iken keşfettim ve bu duygu beni hiçbir zaman terk etmedi.”

“TÜBİTAK Bilim Ödülü, 21 Yıllık Emeğimin Taçlandırılması Demek”

Prof. Gürsan, Sağlık Bilimleri alanında layık görüldüğü "TÜBİTAK Bilim Ödülü" nü alınca hissettiklerini şu sözcüklerle ifade etti:

“2006 yılında “TÜBİTAK Teşvik Ödülü” aldığımda hem çok mutlu olmuştum, hem de doktorayı tamamladığım süreçten itibaren emeklerimin takdir edildiğini görmek açısından, TÜBİTAK Teşvik Ödülü beni daha çok motive etmişti. Sağlık Bilimleri alanında layık görüldüğüm ‘TÜBİTAK Bilim Ödülü’, mutluluğumu kat ve kat arttırdı, büyük onur duydum. Bu vesileyle, TÜBİTAK Başkanı Sayın Prof. Dr. A. Arif Ergin, TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyeleri ve Değerlendirme Kurulu Üyelerine en içten teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.

TÜBİTAK Bilim Ödülü, benim ve ailem için ‘21 yıllık akademik hayatımda verdiğim emeklerin taçlandırılması’ demek. Bu süreçte her türlü zorlukta ailem daima yanımdaydı. Motivasyonumu ve inancımı bir an bile kaybetmeden hep çalıştım. Hatta oğlum doğmadan üç gün önce bile laboratuvara girip çalıştığımı biliyorum. Lisans ve lisansüstü öğrencilerime de söylerim: Hayatta hedefler hiç bitmemeli, daima ‘daha iyi neler üretebilirim?’ diye sorgulayıp araştırıp, çalışmalısınız. Bulunduğunuz noktaya nereden geldiğinizi hiçbir zaman unutmamalısınız. Akademik süreçte almış olduğunuz unvanlar ve ödüller çalışmadığınız sürece, sizi hiç bir yere taşımaz. Asıl önemli olan, o unvanı siz sonrasında taşıyabiliyor  musunuz ?

Yetiştirdiğiniz öğrencilerin, eğitimine katkıda bulunduğunuz neslin başarı anlamında sizi geçmesi gerekir. Akademisyen olarak sizin başarınız, yetiştirdiklerinizin başarısı ile ölçülür. Doktora danışman hocam sayın Prof. Dr. Mehmet Özsöz de Fen Bilimleri alanında "TÜBİTAK Bilim Ödülü" sahibi. Hocamın bana öğrettiklerinden yola çıkarak ve emek verip çok çaba sarfederek bugünlere geldim. Öğrencilerime her zaman söylerim: Hayatta bir başarı kazandığınızda, başladığınız noktayı her daim saygıyla hatırlamak çok önemli. Ben bu felsefe altında ‘Daha Sağlıklı bir Gelecek’ için çalışan nanoBioSens ekibimde yer alan öğrencilerimi yetiştiriyorum. En büyük dileğim, benden sonraki nesillere vermiş olduklarımı, nesilden nesile aktarmaları ve başarı zincirini devam ettirmeleri.”

Prof. Gürsan’ın, Bilim İnsanı Olmak İsteyen Gençlere Önerileri:

Bilim insanı olmanın, ailenin ve çevrenin desteği ile başlayıp sürdüğünü belirten Prof. Gürsan, her bilim insanının mutlaka bir rol modelinin bulunduğunu, bunun için de başarılı bilim insanlarının toplumda görünürlüğünün arttırılmasının çok önemli olduğunu düşündüğünü kaydetti. Bilim insanı olmak ve bilimsel araştırmalara yönelik bilincin üniversitede değil, daha öncesi dönemlerde, hatta ilköğretim döneminde öğrencilerimize verilmesinden yana olduğunu söyleyen Prof. Gürsan, şunları söyledi:

"Bilimsel liyakat ve dürüstlük", "etik değerler", "akademi kültürü" konuları hakkında üniversitelerde lisans öğrencilerinde bir farkındalık yaratılması için, bu konulara son sınıfların ders programında yer vermek yerine, birinci sınıflardan itibaren programa alınması gerektiğine inanıyorum.

2013 yılından bu yana devam eden öncelikli alanlara yönelik araştırma projelerinin TÜBİTAK tarafından desteklenmesi programının ülkemizin ihtiyacı olan yetişmiş genç bilim insanı kaynağının oluşturulması kapsamında bence yadsınamayacak kadar önemli bir adım olduğunu ve böylece genç bilim insanlarına dayalı yetişmiş insan gücünün ülkemizin bilimsel ve teknolojik araştırma gücüne önemli bir katkı sağlayacağına inanıyorum.

Genç bilim insanlarımıza ulusal ve uluslararası destek programlarında yer alan projelerde mutlaka görev almalarını, ve bu süreçte emeğe saygı ilkesinden ödün vermeden, bilimsel liyakat ve dürüstlük çerçevesinde, etik değerleri hiçbir zaman unutmadan ekip ruhu içerisinde özveri ile çalışmalarını tavsiye ederim.”

03.11.2015